Boşluğumdaki İçim
Bu aralar aklımın her köşesini o muazzam acılar işgal ediyor..Herkes uykuya dalarken pencerenin kenarına ilişip gökyüzünü izliyorum. Serin havanın verdiği o ürpertici titremeyle beraber. Yeni bir şeyle tanışıyordum. Beni yazın kışın terk etmeyecek olan sıtmalarımla.. Merhabalar 🌸 Sonra yanımdaki telefondan tekrar tekrar çalan o şiir; “Betonun hüznünden doğdum suyun isyanından güneşin kırılganlığına dokunup geliyorum.” Burada duruyorum.. Burda uzun bir soluk alıyorum.. Sonra! “O eski hikâye bitti, şaşkınlığımdan doğdum denize düştüm kuruyup geliyorum.” Ağlıyorum burda. Ellerim yüzümü kapatmış. Biraz sonra hıçkıra hıçkıra. Bitmiş hikayemde saklı neşeme, ölen çocukluğuma.. Sonra.. Tekrar sonra. “Aslında hazin bir öyküdür bu anlatmaya yakışmaz sesiniz yanımdaki bütün sandalyeler boş, alabilirsiniz. Oturunuz.” Kimse oturmadı acılarımın yanına veya karşısına.. Biraz daha sonra.. Gaseyanlar terk etmedi bedenimi ve ruhumu.. “…ben terk ettim beyaz çerçeveli bir fotoğrafı ve dönmedim bir daha.”...